18 Mayıs 2025. Cumartesi başlayan sağanak yağışlar çiftçilerin yüzünü güldürdü sanırım. Kurak geçen mayısın ortasında geç de olsa böyle bir yağış önemli olduğunu düşünüyorum. Bereketli ay Mayıs ayında bölgemizde erikler kirazlar kendini göstermeye başladı. Havalar ısındıkça pazara inen ürün çeşidi ve miktarı arttıkça doğal olarak fiyatlar da azalarak enflasyonun harareti azalmaya devam ediyor gibi. Farklı mesleklerden farklı yaşlardan aynı amaçla bir araya gelen insanlardan oluşan BİGTAY bu Pazar piknik yapmaya karar verdik. Önce Gürçeşme Şelalesinin bulunduğu alana kadar yürüdükten sonra piknik yapıp geri yürüyerek dönmeyi düşündük. Her zaman gittiğimiz bu alandan farklı bir alanın daha iyi olacağı fikri kurcaladı aklımızı. Kaynarca'nın Ripkalu şelalesinin bulunduğu alan nasıl olabilir diye kontrol ettik ama dereye iniş şelaleye varış, orada ateş yakmamız biraz sıkıntılı olduğuna karar verdik. Gökkuşağı Şelalesinin bulunduğu alan aslında muhteşem piknik için. Her yürüyüşe gelemeyen arkadaşlarımızın da katılması olasılığını göz önüne alarak Gürçeşme üzerindeki Bakacak Barajının eski şantiye yeri uygun olduğuna karar verdik. Yağış olasılığını da düşünerek A ve B planlarımızı da hazırladık. Her halükarda doğa yürüyüşümüz olacak. Pazar sabahı yağmurla uyandık. Yarım saatten fazla bir yağmur yağdı saat beş sularında. Saat sekiz buçukta buluşmak üzere çıktık evlerimizden he zaman buluştuğumuz Biga Belediyesi otobüs durağına. Devamlı yürüyüşlere gelemeyen arkadaşlarımızı görmek güzeldi. Hoşbeş sırasında tanımadığım kişiler de vardı onlara da selam vermişim. Bez bu gruptan değiliz ama teşekkür ederiz dediler kibarca. Biz de selamlayıp diğer arkadaşlarımızı hoşbeş ettikten sonra aracımıza binip yola koyulduk. Gürçeşme sıkıştığımızda bizi kurtaran kapımız gibi oldu. Muhteşem şelalesi, doğası ile çekici bir güzelliği var. Çevreden doğa doru insanların da uğrak yeri oldu bir anlamda. Sıcacık insanları her saat hazırlar. Kahvehanesi açık. Çayı nefis. Meydandaki erik ağacının erikleri de tatlı. Eriğin tadına bakıp kan kırmızısı çaylarımızı yudumladık yanımızda getirdiğimiz çörek, börek, simit, poğaça… ile. İki köpek bizden aldığı pozitif enerjinin etkisi ile olsa gerek anında dost oldular. Birileri simit le poğaça ile besledi köpekleri. Aracımıza binip Bezirganlar yolundan devam ettik yukarı doğru. Bakacak Barajının girişinde bulunan eski şantiye binasının önündeki düzlüğe girdik aracımızla. Etraf yemyeşil. Çiçekler rengarenk. Otlar dizimize kadar çıkıyor yer yer. Baharın etkisi ile şantiye binasının bulunduğu düzlüğün kenarlarına dikilen çamların sürgünleri baya uzun. Şantiye binasının yanındaki yamaçta deli pırasa olduğunu tahmin ettiğimiz soğanlı bitki dikkatimizden kaçmıyor. Eşyalarımızı bırakıyoruz. Bir anda kara bulutlardan sular akmaya başlıyor. Yağmurluklarımızı üzerimize geçiriyoruz. Bazı arkadaşlarımız yürüyüşe katılmadı. Gökyüzü bulutların arasında parçalı bulutlarla bir başka güzel. Yerde ağaçların türlerine göre farklı yeşilin tonları, barajın içindeki renk cümbüşü, toprağın yüzünü süsleyen bitkilerin farklı renk ve şekildeki çiçekleri arasında yürüyüşe geçtik. Bazı otsu bitkilerin de tohumlarının olgunlaşması ile sararan yapraklar ayrı bir güzellik katıyor doğaya. Etrafta asfalt otları yeni yeni çiçeklenmeye başlamış. Biga Tarımının lokomotifi Bakacak barajı. 131 milyon 136 milyon metreküp su tutma kapasitesine sahip Bakacak Barajında sadece %25 oranında doluluğa sahip olduğu bilgisini alıyoruz. Gövde kısmında toplanmış olan suyun seviyesi baya aşağıda. Biga tarımında ürün çeşitliliğini belirleyen en önemli unsurlardan biri baraj ve göletlerdeki su miktarı. Açık kanallarla Karabiga'ya kadar ulaşan suyun bu yıl yola çıkması biraz zaman alacak gibi. Doğa yürüyüşümüzü barajın susuz kalan ve yaban turpları ile kaplanmış yüzeyine doğru devam ettiriyoruz. Su olması gereken yerde otsu bitkilerin arasında parçalanmış yarısı kalan fiber kayık bizi karşılıyor. Küresel kuraklık ve yanlış faydalanma sonucu nerede ise tamamı kuruyan Aral Gölü geliyor aklımıza. En kısa zamanda kapalı sisteme geçilmezse su kayıplarından dolayı tarımsal faaliyetlerin de kısıtlanacağını düşünmek lazım. Barajın içine doğru ilerliyoruz. Yukarıdan aşağıya barajın dibine doğru ilerleyen ince demirden yapılmış bir merdivenle karşılaşıyoruz. Merdivenin bazı bağlantıları kopmuş. Yavaş yavaş aşağıya doğru iniyorum. Yürümeye devam ediyoruz. Bu kez betondan yapılmış bir merdiven çıkıyor karşımıza. Merdiven basamaklarının bazıları çökmüş zamanla. Her birimiz bir basamağa oturuyoruz anı fotoğraflıyoruz. Geri dönüp basamaklardan barajın üstündeki yola çıkıyoruz. Zaman içerisinde değişik çalı türleri toprak yüzeyini kapatmış. Karaçalılardan zor kurtuluyoruz. Bir tarafımızdan yakalayıp bırakmıyor bizi. Sonradan dikilmiş karaçamlar ve fıstıkçamları ağaç olmuş. Baya da sağlıklı. Yerde yan yatırılmış kısa boylu ince sütunlar antik çağlardan kalma gibi. Yolun karşısına geçiyoruz. Etrafta katır tırnakları sarı sarı çiçekleri ile olağanüstü. Kenardan geçen patikaya dalıyoruz. Baya dik ama iniş aşağı fazla zorlanmıyoruz. Karaçalı, akça kesme vb çalıların arasından geçiyor kendimizi pembe çiçekli ladenlerin arasında buluyoruz. Değişik ağaç ve çalılarla kaplı patikadan barajın dibindeki dip savak bölümüne ulaşıyoruz. Henüz su salınmamış. İnceledikten sonra yandaki yoldan devam ediyoruz. Biraz yokuş olsa da bizi fazla yormuyor barajın üstüne çıkan yol. Etraf değişik bitkilerin çiçekleri ile muhteşem. Diğer bitkilerin çiçekleri arasında tek tek duran kan kırmızısı gelincikler ben buradayım diyor. sanki. Bir arkadaşımız gelinciklerin muhacirler tarafından nünü olarak adlandırıldığını öğreniyoruz. Hav tertemiz. Barajın üstünden Gürçeşme manzarası harika. Yukarı bakınca da su yüzeyi, boş kalan kısmın yıllık bitkilerle kaplanmış yüzeyinin rengi, ağaç ve çalıların yeşilliği değişik duygulara salıyor insanı. Galiba orman banyosundan kastedilen bu olsa gerek. Baraj gövdesi üzerinden bütün manzarayı seyrederek yolumuza devam ediyoruz. Yol üzerinde ebegümeci dalları üzerinde pembe renkli çiçekleri ile toprak yüzeyine yayılmış durumda. Geldiğimiz yoldan aracı bıraktığımız yere yürüyoruz. Kimimiz de kestirmeden tırmanıp ağaçların arasından ulaşıyor piknik yapacağımız alana. DSİ'nin eski şantiye binası hepten eskimiş. Pencereleri kırılmış, kapıları kilitli ama. Terk edilmiş binanın değerlendirilebileceğini tartışıyoruz. İşi bitmiş binaların kaderine terk edilmesine anlam veremiyoruz. Burasının bir piknik alanı olarak düzenlenebileceğini, orman yasaklarında birçok kişinin doğa ihtiyacını karşılayabileceğini düşünüyoruz. Geride kalan arkadaşlarımız mangalları yakmaya çalışıyor. Tutuşturmak biraz sıkıntılı. Yağan yağmurla çalı çırpı ıslanmış. İşinde pratik arkadaşlarımız yakıyor ateşleri. Yanımızda getirdiğimiz mangallıkları çıkartıyoruz. Kimimiz yanımızda getirdiğimiz mangal telleri ile kimimiz de kendimiz yaptığımız çubuklara takarak mangallıkları pişiriyoruz. Semaverde yapılmış çay muhteşem. Ekmek arası yaptığımız sucuk ve köfteleri bir güzel yiyoruz. Sohbet muhabbet çok koyu. Mangal ateşimizi söndürüyor, etrafta eskiden bırakılmış çöpleri de bizimkilerle birlikte topluyor, ayak izimizden başka iz bırakmadan aracımıza biniyor ve mutlu, ruhen dinlenmiş, bir anlamda doğal terapi uygulanmış kişiler olarak piknik alanından ayrılıyoruz.